The Dears - Degeneration Street



The Dears ile Babylon'un twitter sayfası sayesinde tanıştım. Albümün açılış parçası Omega Dog'un canlı bir konser performansını paylaşmışlardı ve günümü gün etmişlerdi resmen. Babylon'un twitter ve facebook sayfasını takip etmekte fayda var zira sadece gelecek olan gruplar ile ilgili şeyler paylaşmalarının dışında böyle güzel şarkılar, yeni albümleri de paslıyorlar arada. Önce takip ettiğim birkaç müzik sitesinden albüm ile ilgili söylenenlere baktım ve okuduğum bütün yorumlara göre albümü öve öve bitiremiyorlardı. Hakkaten söylenenler az bile bu albüm için. 2011'de yayınlanan albümler içinde açık ara en iyi iş bana göre. O derece sevdik biz kendilerini. Yaptıkları müziğin The Smiths ile olan benzerlikleri, solist Murray Lightburn'ün sesiyle Morrissey'i andırması bile bu Kanadalı gençleri dinlemek için yeterli bir sebep. Camiada siyahi Morrissey bile denilmeye başlanmış M. Lightburn için. Bu arada kendisi grubun klavyecisi Natalia Yanchak ile de evliymiş. Natalia'nın grupla tanışma hikayesi de ilginç. Montreal'de bir barda ortak arkadaşları sayesinde bir barda tanışıyorlar ikili ve bizim Murray reyis gönlünü orda kaptırıyor Natalia'ya. Hanım kızımız, Murray baba için "zavallı çocuk" diye bile düşünüyor, çok geçmeden zaten klavyeci arayışları olan The Dears'da sanatını icra etmeye başlıyor.

Omega Dog'a ilk dinleyişte zaten bayılmıştım. Radio Eksen'de de fazlaca çalan Blood yine harika bir şarkı. Beğendiğim şarkıları yazmaya kalksam bütün tracklisti yazmak zorunda kalacağım. O yüzden hiç o işe girmeyeyim. Bu albüm kısaca içinde boş şarkı olmayan, hepsi ayrı güzel şarkılardan oluşan bir albüm. The Smiths'ten Blur'den izler taşıdığını söyleyenler sonuna kadar haklı. Ama bu albümde daha da fazlası var. Yılın albümü olur mu bilmiyorum. Daha iyileri çıkana kadar 2011'in en iyisi budur bence.

MP3: The Dears - "Blood"




No comments:

Post a Comment